DİĞER
“Savcı’nın Belediye Başkanı’nın zafer duvarındaki o kanlı, irrite edici, öldürmeyi neredeyse yücelten av fotoğraflarına bakarken duvarın orta yerine asılmış aynada yüzünü gördüğü, hem mağdur hem de fail olacağını işaret ederek bize de insanlığımızı, bazen doğru olsak da bazen eğri de olabileceğimizi hatırlatan o sahne – insanları iyisiyle kötüsüyle sevebileceğimizi ama saf kötüyü ne olursa olsun sevemeyeceğimizi, saf kötülüğü anlayamayacağımızı da idrak ettiren...”
Uğur Yücel’in Neyzen Tevfik’i canlandırdığı “Hiç” adlı oyun dolayısıyla Neyzen Tevfik, Yusuf Atılgan, İlhami Algör, Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi, Ergüder Yoldaş, Siya Siyabend ve A'mâk-ı Hayâl...
"Dirmit ile Yusuf Umut’un hikâyelerinde, Türkiye sosyolojisinde kendini bulmaya çalışan bir kadın ve bir erkeğin hikâyesiyle yüzleşiriz. Bugün de söz konusu sınıfsal yapılar açısından Türkiye’de çok benzer hayatların yaşandığını bilfiil biliyoruz."
"Bizde elektoralizm, hüküm sürdüğü yetmiş beş yılın ardından bugün tam anlamıyla bir çıkmaza girmiş durumda. Başta Kürt sorunu olmak üzere kendi eliyle yarattığı ve çözmemekte ısrarcı olduğu kallavi sorunlar, elektoralizmi fena halde zorluyor. Üzerinde bunca baskı olan HDP'nin milyonlarca seçmeni var, onlar oy vermeden elektoralizmin şansı yok, ne iktidardakiler, ne de muhalefettekiler açısından."
"Türk edebiyatı anı malulüdür. Yusuf Ziya sadece Yahya Kemal’in ibaresiyle ‘bu dar hendese’yi kırmakla kalmaz. Türkçenin en lezzetli sayfalarını yazar. Öte yandan ne kadar değinmese de arkada bir kuşağın çok kayda değer tablosunu, olaylarını kısa vurgularla aktarır geçer. Kitabı boydan boya okuyanlar gene de çok şey öğrenir. Unutulmuş, artık var olmayan bir Türkçenin kıvraklığı, çarpıcılığı cabasıdır."
Basın danışmanı Zınar Karavil, Selahattin Demirtaş'ın hapisane günlerini kaleme aldı. Dipnot Yayınları tarafından bu hafta basılacak olan kitabın Sırrı Süreyya Önder tarafından yazılan önsözü ile Selahattin Demirtaş tarafından yazılan sonsözünü Tadımlık olarak sunuyoruz.
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Anlatının her parçası bir kahramanın kendi dilinden, kendi penceresinden yazılmış. İncelik, özen şurada: Her bir şahsiyet kendi dünyasını tam da onlardan beklenecek bir üslupla ifade ediyor, tek tip üslupla değil. Üslup bireyin aynası, onun kimliği; bu ezeli bilgi burada bir kez daha yaşam buluyor."
"Selahattin Yusuf’un anlatısı, Trabzon'un kadim yüksek yaylalarından birini mekân seçiyor ve o mekânın aynı zenginlikteki diliyle konuşuyor. Biz başkayerlilerin karşısına, boğucu olmamayı, ancak yeterli yabancılık ve gıpta duygusunu vermeyi başaran sayısız yerel sözcük çıkarıyor roman."
“Dijital hafızanın insan hafızasından çok daha hacimli olduğu, ve değil binlerce yüz binlerce gazeli taşıyabileceği malûm, bunun faidesi çok elbette. Ama insan hafızası bağlam ve toplumsal dürtülerle birebir alakalı, hassas bir hazine.”
“Türkiye’de kaç aile, bilhassa hemen her şeyin ‘devrimler’in gölgesinde filizlenip çiçeklendiği 30’lı yıllarda, çocuğuna Latin harfli yeni Türkçe ile birlikte Arap harfli eski Türkçeyi de öğretmiştir acaba? Hem de Fuzuli Divanı’nın en çetin ceviz metinlerinden Gül Kasidesi yahut Cevdet Paşa’nın neredeyse unutulmuş bulunan kitabı Kısas-ı Enbiya üzerinden. Babası Mehmet Mihri Bey’deki –şiirden edebiyata, felsefeden spora, müzikten tarihe uzanan– ufuk genişliği, Selahattin Hilav gibi bir insanın yetişmesine imkân hazırlayabiliyor demek ki.”
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.